“Hadislerde delalet
sorunu “ başlığını taşıyan metin iki bölümden oluşuyor.Birinci
bölümde;hadislerin anlaşılmasında ve yorumlanmasındaki metodolojik sorunların
okumalar ve araştırmalar neticesinde fıkıh,kelam ve ahlaka yansımaları.İkinci
bölüm ise bu metodolojik sorunu ,sorun olarak görülen metodolojinin kendi
imkanları içinde aşmanın yolları ve bunu aşarken de günümüzde
kullanabileceğimiz anlambilim
çalışmalarından nasıl yararlanabileceğimiz bahsidir.
Peygamberimiz (s.a.v) adeta yaşayan bir Kur’ân olduğu için İslam
dininin daha iyi anlaşılması ve dinin pratiğe dökülebilmesi için de bir
rehberdi aynı zamanda.Din ile ilgili soruları cevapladığı sözleri ile
açıkladıklarının yanı sıra günlük hayatta işlediği fiil ve takrirleri de İslam
düşüncesinin oluşmasına yön vermiş hicri 2.asırdan 5.asıra kadar yazılı
kayıtlara geçirilmiş Kur’ân ile birlikte ikinci kaynak yerini almıştır.Sünnet
ve Hadis en iyi yaşandığı dönemde -anlaşılmadığı noktalar sorulabildiği için-
anlaşılmış ihtilafsız uygulanmıştır.Hadis sayesinde sürekli idealleştirip özlem
duyduğumuz Saadet Asrı’yla adeta bağımızı koparmak istemezcesine mesafelerimizi kapatmaya çalışmışız. Fakat
Asr-ı Saadet’in yaşayan belgeleri olan Hadislerin bünyesinde barındırdığı bazı
problemleri de tarih akışı içerinde
beraberinde taşıyagelmiştir.Bunları kısa açıklamalarıyla birlikte 3 başlık
altında toplamak mümkündür.
1.Sünnet
ve Hadisin mahiyeti ile ilgili tartışmalar ve tartışmaların doğurduğu
problemler :
Akıl-vahiy ve
Rivâyet-dirâyet dengesinin tam manasıyla kurulamaması.Hadislerin sübûtu,anlaşılması,yorumlanması
ile ilgili problemler.Vefatından 14 asır geçmiş bir peygamberin söz ve
uygulamalarının dindeki konumunun hala tartışılıyor olması.Sünneti kaynak
olarak kabul etmeyenlerin,Kur’ândan bağımsız görenlerin giderek artması her ikisinin hakimiyet yarışına sokulması.
2.Sünneti
aktaran rivayetlerin sübutuyla ilgili problemler:
Peygamberin sünnetini
bize taşıyan hadislerin sıhhat ve sübutuyla ilgili problemin yanında sahîh
kabul edilen hadislerin delalet sorunu ve bunların doğru anlaşılıp doğru
yorumlanması önemlidir.Hz peygamberin bir sözünün farklı lafızlarla
nakledilmesi râvilerin lafzen değil manen rivayet etmesi,şifahi rivayetlerin de
metne dönüştürülmesi bir kısmının yazı ile tespitinin gecikmesi de delalet
problemi oluşturmuştur.Aslında kendine özgü bir anlama yöntemi geliştiren Usûl-i
Fıkıhtır.Fakat Usûl-i Fıkh ‘ın bu metodu dini metinlerin tamamını anlamak için
değil bazı metinlerden şer’i ameli hüküm çıkarmaya yöneliktir.Hadisleri kanun
metni gibi yorumlarken lafzi yoruma öncelik tanıdığı bir gerçektir.Bu yöntemin
kendi içinde tutarlı olabilmesi için iki şeyi taşıması gerekir.
Birincisi:
Kanun
koyucunun bu lafızları sadece kanun koymak gayesiyle vazetmiş olmasıdır ki hadislerin kanun metni gibi
tanzim edilmediği ortadadır.
İkincisi
: Lafızların
kanun koyucuya âidiyetinde hiçbir şüpne olmamalıdır bur şartta da râvilerin
bütün hadisleri lafzen rivayet ettiğini söyleyemeyiz, çoğunluğu mana ile
rivayet edilmiştir.
Farklı râvilerin
rivayetlerinden ortak anlam çıkarıp hükme varmak yerine her bir râvinin farklı
rivayeti bir mezhebin görüşüne dayanak olmuştur.
3.Bu
rivayetlerin delâleti,anlaşılması ve yorumlanmasıyla ilgili problemler:
Usûl-i Fıkh’ın lafzi
delalet yolları için belirlediği kuralları harfiyen tatbik etmesi bazı
sorunlara sebep olmuştur.İçtihada kaynaklık etmesi gereken bazı rivayetler bu
alanı daraltmıştır.Mesela Fıkıh kitaplarında ve ahkam hadis şerhlerinde namaz
kılanın önünden geçeni öldürürse kısas gerekir mi tartışmasının asıl sebebi
hadisin bir tarikinde katil kelimesinin geçmesidir. Halbuki Nassların
tamamından elde edilen genel ilkeler doğrultusunda hadisleri yorumlamak
gerekir.Akâidden olmayan pek çok şey Hanefîlerin “Âhad haberler itikadda delil
olmaz” fikrine karşı dinin asılları haline gelmiştir.(örn :Deccal,mehdi,kabir
azabı,şefaat,ruyetullah v.s)
Bu usûlün sahîh hadis
metinlerini doğru anlayıp yorumlamamız için gereken şeyleri şöyle
sıralayabiliriz.
1)Hz
Peygamber’in doğrudan sözü olarak nakledilen hadis ile onun herhangi bir
davranışını veya o dönemde bir olay üzerine meydana gelen hadiseyle ilgili
rivayeti hatta sahabe ve tabiun sözü olarak hadis kitaplarında yer alan
haberler birbirinden ayrılmalı.
2)
Sahabe ve tâbiûna ait hangi sözün merfu’ hadise dönüştüğü “hükmen merfû” olgusu
tespit edilmeli
3)İster
doğrudan peygamber sözü yahut onun zamanında meydana gelen bir olayı anlatan
rivayeti olsun lafzi gramer tahliliyle hüküm çıkarmamıza elverişli kutsal bir
metin olmadığı kabul edilmelidir çünkü bu lafızların büyük kısmı râvilere
aittir.
4)Önce
hadisin farklı versiyonları bir araya getirilip doğru parçadan bütün elde
edilmeli
5)Hadisler
onları meydana getiren tarihsel ,toplumsal,fiziksel şartlardan ve sosyo
kültürel çevreden yalıtılarak doğru parça bulunamaz.
Bütün bu aşamalarda
nasıl bir yöntem takip etmeliyiz? İlk asırlardan itibaren herhangi bir rivayeti
değerlendirmeye tabi tutarken bütün tarîklerini iyice incelemeden hatasının
anlaşılamayacağını,tariklerin birbirlerini tefsir ettiğinin önemine işaret
etmeyen âlim yok gibidir fakat çeşitli sebeplerle bu hiçbir zaman gerçekleştirilememiştir.Her
bir isnadı müstakil bir rivayet gibi gören hadis usûlünün kendisi buna engel
olmuştur.Çünkü her musannif kendi sıhhat şartlarına uygun olan rivayetleri
seçmiş her hadisin veya rivayetin bütün kareleri tamamlanmış resmini bize veren
bir hadis kitabı mevcut değildir ! Doğru bir resime varmak için iki önemli yola
başvurulmalıdır.
1.Tek
tek her parçanın bütünlüğünü sağlamak veya bu bütünü asıl resimle bütütünleştirmek
için toplanan rivayetleri metin tenkidi yöntemiyle birleştirmek
2.Sadece
rivayetler resimin tamamını vermeyeceği için metin dışı unsurları da dikkate
almak gerekir.Bunlar adeta 5n 1k yöntemi gibi kime,niçin,nasıl hangi sebeple
hangi şartlarda ve kültürel çevrede söylendiği hakkında ciddi araştırmalar
yapmak gerekir.
Metin tenkidi
analizi Tarihsel-Eleştirel yönteminin
bir aşaması olan pek çok aşamalardan oluşan bir analizdir.Linguistik
Analiz,Semantik Analiz,Edebi Tenkid,Üslûb eleştirisi,Gelenek
Eleştirisi,Redaksiyon eleştirisi bu aşamalardır.Bilhassa Semantik analiz hadis
çalışmaları için kaçınılmazdır.Zira rivayet malzemesinin bize sunduğu temel kavramlardan
ve anahtar kelimelerden hareketle Hz Peygamberin ve ilk nesillerin dünya
görüşünü tespit etmek ve hadisleri bu
dünya görüşünün meydana getirdiği semantik alana göre değerlendirmek, kelimenin
veya ifadenin anlam alanını ve sıralamansını doğtudan etkileyen dil içi ve dışı
unsurları belirleyip bu anlamların topluma nasıl yansıdığını zaman zaman kültür ve toplumun bu anlamları nasıl
değiştirdiğini görmek için lazım olacaktır.
Şerh edebiyatımızda sahîh
hadisleri anlamlandırırken metin dışı unsurlar göz önüne alınırdı ancak bazen hadisten
çıkan nihai hükme yansımasında zorluklarla karşılaşılmıştır.Örneğin :
İbn Dakîk Hz Âişe’nin’Ben
,Peygamberin önünde kıble tarafına uzanırdım.Secdeye eğildiğinde ayaklarımı
çekerdim,kalktığında uzatırdım ‘rivayetini değerlendirirken ; ‘O gün evler çok
dardı ve evlerde ışık yoktu’diyerek metin dışı unsurlarla Hz.Âişe’nin
hareketinin yadırganacak bir tarafı olmadığını ifade etmiştir.
Sonuç olarak Râvilerin
Hz.Peygamberde gördükleri bir davranışdan anladıklarını yahut o zamanda meydana
gelen bir olaydaki çıkarımların Peygamberin söylediği sözlü bir ifadeye
dönüştürülüp hadislerin hadisleşmesi sorunu ile metin dışı unsurlarla birlikte mukayese edilmeden olaydan çıkarılan yanlış
bir hükmün fıkhî formülasyona sokularak Hz
Peygamber’e isnâd edilen hadislerin ortaya çıkmasıdır.
Doç.Dr.Mehmet GÖRMEZ
0 yorum:
Yorum Gönder