4 Şubat 2016 Perşembe | By: simurgm

HADİSLERDE DELALET SORUNU


“Hadislerde delalet sorunu “ başlığını taşıyan metin iki bölümden oluşuyor.Birinci bölümde;hadislerin anlaşılmasında ve yorumlanmasındaki metodolojik sorunların okumalar ve araştırmalar neticesinde fıkıh,kelam ve ahlaka yansımaları.İkinci bölüm ise bu metodolojik sorunu ,sorun olarak görülen metodolojinin kendi imkanları içinde aşmanın yolları ve bunu aşarken de günümüzde kullanabileceğimiz anlambilim  çalışmalarından nasıl yararlanabileceğimiz bahsidir.

Peygamberimiz (s.a.v)  adeta yaşayan bir Kur’ân olduğu için İslam dininin daha iyi anlaşılması ve dinin pratiğe dökülebilmesi için de bir rehberdi aynı zamanda.Din ile ilgili soruları cevapladığı sözleri ile açıkladıklarının yanı sıra günlük hayatta işlediği fiil ve takrirleri de İslam düşüncesinin oluşmasına yön vermiş hicri 2.asırdan 5.asıra kadar  yazılı  kayıtlara geçirilmiş Kur’ân ile birlikte ikinci kaynak yerini almıştır.Sünnet ve Hadis en iyi yaşandığı dönemde -anlaşılmadığı noktalar sorulabildiği için- anlaşılmış ihtilafsız uygulanmıştır.Hadis sayesinde sürekli idealleştirip özlem duyduğumuz Saadet Asrı’yla adeta bağımızı koparmak istemezcesine  mesafelerimizi kapatmaya çalışmışız. Fakat Asr-ı Saadet’in yaşayan belgeleri olan Hadislerin bünyesinde barındırdığı bazı problemleri de  tarih akışı içerinde beraberinde taşıyagelmiştir.Bunları kısa açıklamalarıyla birlikte 3 başlık altında  toplamak mümkündür.

1.Sünnet ve Hadisin mahiyeti ile ilgili tartışmalar ve tartışmaların doğurduğu problemler :

Akıl-vahiy ve Rivâyet-dirâyet dengesinin tam manasıyla kurulamaması.Hadislerin sübûtu,anlaşılması,yorumlanması ile ilgili problemler.Vefatından 14 asır geçmiş bir peygamberin söz ve uygulamalarının dindeki konumunun hala tartışılıyor olması.Sünneti kaynak olarak kabul etmeyenlerin,Kur’ândan bağımsız görenlerin giderek artması   her ikisinin hakimiyet yarışına sokulması.

2.Sünneti aktaran rivayetlerin sübutuyla ilgili problemler:

Peygamberin sünnetini bize taşıyan hadislerin sıhhat ve sübutuyla ilgili problemin yanında sahîh kabul edilen hadislerin delalet sorunu ve bunların doğru anlaşılıp doğru yorumlanması önemlidir.Hz peygamberin bir sözünün farklı lafızlarla nakledilmesi râvilerin lafzen değil manen rivayet etmesi,şifahi rivayetlerin de metne dönüştürülmesi bir kısmının yazı ile tespitinin gecikmesi de delalet problemi oluşturmuştur.Aslında kendine özgü bir anlama yöntemi geliştiren Usûl-i Fıkıhtır.Fakat Usûl-i Fıkh ‘ın bu metodu dini metinlerin tamamını anlamak için değil bazı metinlerden şer’i ameli hüküm çıkarmaya yöneliktir.Hadisleri kanun metni gibi yorumlarken lafzi yoruma öncelik tanıdığı bir gerçektir.Bu yöntemin kendi içinde tutarlı olabilmesi için iki şeyi taşıması gerekir.

Birincisi: Kanun koyucunun bu lafızları sadece kanun koymak gayesiyle vazetmiş  olmasıdır ki hadislerin kanun metni gibi tanzim edilmediği ortadadır.

İkincisi : Lafızların kanun koyucuya âidiyetinde hiçbir şüpne olmamalıdır bur şartta da râvilerin bütün hadisleri lafzen rivayet ettiğini söyleyemeyiz, çoğunluğu mana ile rivayet edilmiştir.

Farklı râvilerin rivayetlerinden ortak anlam çıkarıp hükme varmak yerine her bir râvinin farklı rivayeti bir mezhebin görüşüne dayanak olmuştur.

3.Bu rivayetlerin delâleti,anlaşılması ve yorumlanmasıyla ilgili problemler:

Usûl-i Fıkh’ın lafzi delalet yolları için belirlediği kuralları harfiyen tatbik etmesi bazı sorunlara sebep olmuştur.İçtihada kaynaklık etmesi gereken bazı rivayetler bu alanı daraltmıştır.Mesela Fıkıh kitaplarında ve ahkam hadis şerhlerinde namaz kılanın önünden geçeni öldürürse kısas gerekir mi tartışmasının asıl sebebi hadisin bir tarikinde katil kelimesinin geçmesidir. Halbuki Nassların tamamından elde edilen genel ilkeler doğrultusunda hadisleri yorumlamak gerekir.Akâidden olmayan pek çok şey Hanefîlerin “Âhad haberler itikadda delil olmaz” fikrine karşı dinin asılları haline gelmiştir.(örn :Deccal,mehdi,kabir azabı,şefaat,ruyetullah v.s)

Bu usûlün sahîh hadis metinlerini doğru anlayıp yorumlamamız için gereken şeyleri şöyle sıralayabiliriz.

1)Hz Peygamber’in doğrudan sözü olarak nakledilen hadis ile onun herhangi bir davranışını veya o dönemde bir olay üzerine meydana gelen hadiseyle ilgili rivayeti hatta sahabe ve tabiun sözü olarak hadis kitaplarında yer alan haberler birbirinden ayrılmalı.

2) Sahabe ve tâbiûna ait hangi sözün merfu’ hadise dönüştüğü “hükmen merfû” olgusu tespit edilmeli

3)İster doğrudan peygamber sözü yahut onun zamanında meydana gelen bir olayı anlatan rivayeti olsun lafzi gramer tahliliyle hüküm çıkarmamıza elverişli kutsal bir metin olmadığı kabul edilmelidir çünkü bu lafızların büyük kısmı râvilere aittir.

4)Önce hadisin farklı versiyonları bir araya getirilip doğru parçadan bütün elde edilmeli

5)Hadisler onları meydana getiren tarihsel ,toplumsal,fiziksel şartlardan ve sosyo kültürel çevreden yalıtılarak doğru parça bulunamaz.

Bütün bu aşamalarda nasıl bir yöntem takip etmeliyiz? İlk asırlardan itibaren herhangi bir rivayeti değerlendirmeye tabi tutarken bütün tarîklerini iyice incelemeden hatasının anlaşılamayacağını,tariklerin birbirlerini tefsir ettiğinin önemine işaret etmeyen âlim yok gibidir fakat çeşitli sebeplerle  bu hiçbir zaman gerçekleştirilememiştir.Her bir isnadı müstakil bir rivayet gibi gören hadis usûlünün kendisi buna engel olmuştur.Çünkü her musannif kendi sıhhat şartlarına uygun olan rivayetleri seçmiş her hadisin veya rivayetin bütün kareleri tamamlanmış resmini bize veren bir hadis kitabı mevcut değildir ! Doğru bir resime varmak için iki önemli yola başvurulmalıdır.

1.Tek tek her parçanın bütünlüğünü sağlamak veya bu bütünü asıl resimle bütütünleştirmek için toplanan rivayetleri metin tenkidi yöntemiyle birleştirmek

2.Sadece rivayetler resimin tamamını vermeyeceği için metin dışı unsurları da dikkate almak gerekir.Bunlar adeta 5n 1k yöntemi gibi kime,niçin,nasıl hangi sebeple hangi şartlarda ve kültürel çevrede söylendiği hakkında ciddi araştırmalar yapmak gerekir.

Metin tenkidi analizi  Tarihsel-Eleştirel yönteminin bir aşaması olan pek çok aşamalardan oluşan bir analizdir.Linguistik Analiz,Semantik Analiz,Edebi Tenkid,Üslûb eleştirisi,Gelenek Eleştirisi,Redaksiyon eleştirisi bu aşamalardır.Bilhassa Semantik analiz hadis çalışmaları için kaçınılmazdır.Zira rivayet malzemesinin bize sunduğu temel kavramlardan ve anahtar kelimelerden hareketle Hz Peygamberin ve ilk nesillerin dünya görüşünü tespit etmek  ve hadisleri bu dünya görüşünün meydana getirdiği semantik alana göre değerlendirmek, kelimenin veya ifadenin anlam alanını ve sıralamansını doğtudan etkileyen dil içi ve dışı unsurları belirleyip bu anlamların topluma nasıl yansıdığını zaman  zaman kültür ve toplumun bu anlamları nasıl değiştirdiğini görmek için lazım olacaktır.

Şerh edebiyatımızda sahîh hadisleri anlamlandırırken metin dışı unsurlar göz önüne alınırdı ancak bazen hadisten çıkan nihai hükme yansımasında zorluklarla karşılaşılmıştır.Örneğin :

İbn Dakîk Hz Âişe’nin’Ben ,Peygamberin önünde kıble tarafına uzanırdım.Secdeye eğildiğinde ayaklarımı çekerdim,kalktığında uzatırdım ‘rivayetini değerlendirirken ; ‘O gün evler çok dardı ve evlerde ışık yoktu’diyerek metin dışı unsurlarla Hz.Âişe’nin hareketinin yadırganacak bir tarafı olmadığını ifade etmiştir.

Sonuç olarak Râvilerin Hz.Peygamberde gördükleri bir davranışdan anladıklarını yahut o zamanda meydana gelen bir olaydaki çıkarımların Peygamberin söylediği sözlü bir ifadeye dönüştürülüp hadislerin hadisleşmesi sorunu ile metin dışı unsurlarla birlikte  mukayese edilmeden olaydan çıkarılan yanlış bir hükmün fıkhî formülasyona sokularak  Hz Peygamber’e isnâd edilen hadislerin ortaya çıkmasıdır.

                                                                  Doç.Dr.Mehmet GÖRMEZ


0 yorum:

Yorum Gönder