4 Şubat 2016 Perşembe | By: simurgm

İMAM MÂTURÛDİYE GÖRE BÜYÜK GÜNAH İŞLEYEN KİŞİNİN İMANİ DURUMU


 
  Ebû Mansur  Muhammed b.Muhammed b.Mahmûd el Mâturudî es Semerkandî (ö.333/944)Mâturudiye mezhebinin kurucusu ,müfessir ve fakih.Yaşadığı dönem itibariyle Abbasiler’in otoritesinin zayıfladığı hilafete bağlı Samanoğullarının Mâveraünnehir’e hakim olduğu zamanlarda yaşadığı bilinmektedir.Kelam ilminde imam kabul edilen Mâturudi ,akideyi güçlendirmek ve dini temel görüşleri müdafaa etmek için islam dışı akımlarla ve havâric,mutezile,bâtınıyye gibi mezheplere karşı mücadeleler vermiştir.

    Kelam ilminin doğuşunda etkili olan ihtilaflardan biri ise büyük günah işleyenin durumudur.Hz.Osman’ın şehit eden katillerin bulunmasının istenmesi Muaviye ile Hz.Ali’nin sıffin savaşında bu yüzden karşı karşıya gelmesi ve tahkim olayının yaşanmasıyla.Haricilerin başlattığı iman-amel ilişkisi ,büyük günah-iman ilişkisinde.Her büyük günah işleyenin imanını kaybettiği ,ebedi cehennemde kalacağı görüşüyle ihtilaflar başlamış oldu.Bu yazımızda büyük günah işleyen yani dinimizce suç sayılan bir işi yapan bir kimsenin imanî durumunun imam Mâturûdî tarafından nasıl yorumlandığını diğer bir deyişle Allah’ın birliğine inanmış bir Müslümanın ,büyük günah işlemiş olmasının  onun inancında bir değişmeyi  gerektirip gerektirmeyeceğini İmâm Mâturûdi gözünden incelemeye çalışacağız.Büyük günah problemini daha iyi anlayabilimemiz için önce islamiyetin îmân anlayışını ortaya koymak uygun olur.Çünkü büyük günah ile ilgili fikir aykırılıkları îmânın amelle ,yani başlıca ibadetleri ve emirleri yerine getirmekle ilgisinin farklı anlaşılmasından kaynaklanmıştır.

İman

Îmân kelimesi Emn ( امن ) kökünden türemiştir.Dinin esasını teşkil eden ve sözlükte tasdik,itimad,huzur ve emin kılma manasına gelen¹ iman yani bir şeyin doğruluğunu tasdik edip güvenme  emin olmak anlamına gelir.Kur’ân-ı Kerim’de aynı kökün şu ayetlerde kullanıldığını görürüz.

”Peygamber ve inananlar Rabbinden ona indirilene inandı doğruladı…”²

“ İnananlar ancak Allah’ı ve peygamberlerini doğrulamış tasdik etmiş,sonra da şüpheye düşmemiş olanlardır”³

Mahiyetiyle ilgili bir çok görüş olmasının sebebi amel ile olan münasebetinin farklı anlaşılmasından kaynaklanır.Ebû Hanife’ye göre iman,ikrar ve tasdiktir,yani dil ile söylemek ve kalb ile doğrulamaktır.Ebû Hanife ayrıca amelin imanın bir parçası olmadığını,imanın aslı tasdik olduğuna göre imanın artıp eksilmesinin bahis konusu olamayacağını,fazilet ve amel bakımından mü’minlerin birbirlerinden farklı olduğunu,ancak inanışın kuvvetli veya zayıf olabileceğini ileri sürmüştür

 

 
   Hariciye mezhebine göre iman Allah’ın kullarına farz kıldığı şeylerin hepsini yapmaktır.Yani Allah’a itaat etmek,güzel ameller işlemek imandandır.Bunlardan birini terkeden kimse imandan çıkar ve cehennemde temelli kalır

Mûtezile mezhebine göre ise iman farz ve nafile olan bütün ibadetleri yerine getirmektir.

Harici ve Mutezile imanın dil ile ikrar kalp ile tasdik kısmından sonra bir üçüncü şartı ekleyerek ibadet işlemeyi de katmış oluyorlar.

 

Bu görüşe karşı olanlar ise imanın kalp ile tasdik edilebilecek soyut bir kavram olduğunu amelin ise organlarla işlenebilecek bir fiil olduğunu ,İnkar edilmedikçe ,ibadetleri işlememenin kişiyi dinden çıkarmayacağını söylemişlerdir.Bu duruma Kur’an’dan örnek verecek olursak

 

.”İnanan ve yararlı iş işleyenlerin konakları Firdevs cennetleridir” buyurularak amel ve iman birbirine atfedilmiştir.Gramer kurallarında birbirinden ayrı şeyler atfedilebilir.Demek ki iman ve amel farklı şeylerdir.Ehl-i sünnetin görüşünde gerçek imanın artıp eksilmediğini,azlık çokluk sayılabilen yapılan şeylerde olacağı için azlık çokluk ifade edemeyeceğini.İmanın bir bütün olduğunu aslında değişiklik olmayıp itaat etmekle kuvvetlenip,günahla zayıflayacağını düşünürler.

 

   Günah

    Türkçe sözlükte bu kelime ile ilgili şu anlamlar ve örnekler yer alır :1.Dince suç sayılan iş :Bu anlamı “hırsızlık yapmak dinimizce günahtır” şeklinde cümle içinde kullanabiliriz.2.Herkesin vicdanını inciten iş :”Bu adama bu kadar eziyet etmek günahtır.”cümlesindeki “günah” kelimesi bu anlamdadır.3.Sorumluluk: “Ben söyleyeyim de günah benden gitsin” cümlesinde de sorumluluk anlamında kullanılmıştır.

  Günah kelimesi dilimize aslen Farsça’dan( گناح )geçmiştir.Dini eserlerde ise birinci anlamında yer alır.İmam Mâturûdi’ye göre geniş anlamda günahın tarifini ise”İnsanın şeytana boyun eğmesinin bir sonucu olarak ve onun isteğine uyarak işlemiş olduğu,dünya ve ahırette cezayı gerektiren,toplum hayatına zarar veren,Allah’a itaatle bağdaşmayan herhangi bir fiil” olarak yapabiliriz.Günah kavramı Kur’an ve Sünnette şu lafızlarla ifade edilmiştir : اثم , جرم, حوب, خطيئة,  ذنب ,  سوء, شرك, ضلالة, طغىان, عصىان , فجور, كفر, نفاق..Kur’ân’da ve sünnette geçen kelimeler dikkate alındığında şu ortak sonuçlara ulaşabiliriz.

1-Günahı ifade eden bütün kelimeler zarar verme,zarar görme ve bozma gibi kötülük unsurunu ihtivâ etmektedir.

 

2-Hepsinde tecavüz ve haddi aşma durumu vardır.

3-( اثم) gibi bazı kelimeler aynı zamanda günahtan dolayı terettüp eden ceza manasını da kapsamaktadır.

 

4-Günah kavramını ifade eden bütün kelimeler ,aynı zamanda küfür manasında kullanılmışlarsa da küfür bunların yerine kullanılmamıştır.Bu da küfrün bir günah fiil olmakla beraber,diğerlerinden farklı bir özellik taşıdığını göstermektedir.

 

   Küçük Günah –Büyük Günah

    Kebîre kelimesinin çoğulu olan (كباءر ) kelimesi büyük günahlara delâlet eder ve ayetlerde de çoğunlukla bu şekilde kullanılmıştır.Örnek verecek olursak “Eğer size yasaklanan (günahların) büyüklerinden kaçınırsanız,sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız” “Onlar ki küçük günahlar hariç,büyük günahlardan ve fuhuştan içtinap ederler(sakınırlar).Muhakkak ki Rabbin mağfireti geniş olandır……..”

    Görülüyor ki,günahları büyük ve küçük olmak üzere iki kısımda mütâla eden âlimler değil,Kur’ân-ı Kerîm’in ta kendisidir.İmam Mâtûrûdî’ye göre ise küçük ve büyük günahları şöyle tanımlayabiliriz.

Kur’an’da “اللممkelimesi ile ifade edilen küçük günahlar. Bunlar Allah ve Resûlü tarafından dünyada cezası  ve ahirette azabı bildirilmeyen tövbesiz affedilip affedilmeme açısından bakılacak olursa şirk ve küfür dışında kalan günahlardır.¹

  İslam literatüründe “el kebîre” (çoğulu el kebâir) ve “el Fâişe”(çoğulu el fevâfiş) kelimeleri ile ifade edilen büyük günahlar.Bunlar dünyada cezası ,ahırette de azabı bildirilmiş olan ,hakkında şiddetli  nehy bulunan günahlardır..Buhâri ve  Müslim ‘de bulunan bir hadis-i Şerife göre “Hz Peygamber şu yedi şeyden çekininiz demiştir: 1.Allah’a ortak koşmak 2. Haksız yere Allah’ın haram kıldığı cana kıymak yani adam öldürmek.,3.Sihir,büyü yapmak,4.Tefecilik etmek yani kat kat faiz almak.5.Yetim malını yemek,6.Düşmanla yüzyüze gelindiğinde kaçmak,7.iffetli Mü’min kadınlara iftira etmek.”Hz.Ebûbekir aracılığıyla rivayet edilen bir hadiste.Hz.Peygamber: Size büyük günahların daha büyüğünden haber vereyim mi? :diye sormuş, yanındakilerin “evet” demesi üzerine şunları saymıştır .”Allah’a ortak koşmak,ana ve babaya kötü davranmak,yalan söylemek ve yalancı şâhitlik yapmak”¹¹ Hz Ali bunlara hırsızlık ve zina etmeyi de eklemektedir.¹²Aslında tüm bu misaller gösteriyor ki Allah’a ortak koşmak hariç ,ceza hukukundaki cürümler gibi toplum içindeki kişilere yönelik suçlardır.

 

    Büyük günah işleyenin durumu

 

    Büyük günah meselesinin ilk çıkış noktasına bakacak olursak.Hicretin 36.ve 37. Yılında yani miladi 656 ve 657 yıllarında aramak gerekir.Hz Osman’ın haksız yere şehid edilmesinden Hz.Ali’nin hilafete getirilmesinden ,cemel ve sıffin savaşlarından sonra çözülmesi güç bazı problemler ortaya çıkmıştır.Çünkü  o zamana kadar hep Müslüman olmayanlarla savaşılmıştır.Halbuki cemel savaşında iki tarafında Müslüman olması ve kılıç kılıca vuruşması bir tarafın liderinin Hz Ali diğer tarafın liderlerinin Hz.Talha ve Zübeyr olup aşere-i mübeşşere’den cennetle müjdelenen on kişiden olmaları birçok kan akıtılmış olması İki Müslüman cemaat kılıç kılıca birbirleriyle karşılaşırlarsa,öldürülenlerle ölenlerin durumu ne olacaktır?Büyük günah işlemekten dolayı cehenneme gitmeleri gerekmez mi? Gibi sorular kafa karıştırmıştır.Henüz bu sorunun cevabı verilmeden sıffin savaşında Hz Ali’ye tahkimin kabul ettiriiip oldu bittiye getirilmesi haricilerin ilk aykırılık hareketini başlatarak tahkim yapanları büyük günah işlemekle sorumlu tutmalarıyla ilk tartışmalar başlamıştır.

    Bu olaylar üzerine Hariciler ameli imandan bir cüz saydıkları için,Allah’ın yasakladığı “haksız yere öldürme fiilini”yapan kişinin imanının gittiğini,tahkim yaparak “Hüküm verenlerin en iyisinin Allah”olduğuna karşı geldiklerin kafir olup ebedi cehennemde kalacağını savunarak ilk tartışmaları başlatmış ameli imandan bir cüz saydıkları ve ibadet etmeyeni,büyük günah işleyeni  kafir kabul edip tekfir etmişlerdir.Havaric fırkalarının çoğu ,küfrün büyük günah işlemekten ibaret olduğu görüşündedirler.Çünkü onlara göre,Allah büyük günah işleyenleri kafirlere vereceği azap ile tehdit etmiştir.Küçük,büyük ayrımı yapmaksızın her türlü günahın tevbe edilmediği taktirde cehennemde ebedi azap görmeyi gerektirdiğini düşünürler.Şu ayeti delil olarak gösterirler”Kim de Allah’a ve peygamberine isyan eder,(Allah’ın)sınırlarını çiğneyip geçerse,onu da kalıcı olarak” ateşe koyar.onun için hor ve hakir edici azap vardır”¹³

Mutezile’ye göre bir kimse büyük günahlardan birini işlerse mesela birini öldürürse imandan bütünüyle çıkıp fısk mertebesinde olur.Zira iman ,amel ile birleşiminden olur..Bu durumda kişi “menzile beynel menzileteyn” iki arada bir yerde olur.Eğer tevbe etmeden ölürse cehennemliktir.

Mürcie’ler küfürle birlikte tâat fayda vermediği gibi,isyan ve günahta imana zarar vermez.Cebriyye,kullar küfür ve masiyetlerde mecbur kılınmıştır..

İmâm Mâturudi ise imanı kalp ile tasdik ve dil ile ikrar diyerek tanımladığı için dini bir hüküm inkar edilmediği ve Allah’a ortak koşulmadığı sürece  işlenen günahların imandan çıkarmayacağını haricilerin  imanı olmasına rağmen kişinin ebedi cehennemde kalacağı görüşüne itiraz olarak da.”Kim zerre kadar iyilik yaparsa onun karşılığını görür”¹ mealindeki ayeti delil göstermiştir.

 Yine “Ey mü’minler mutluluğa ermeniz için hepiniz tövbe ederek Allah’ın hükmüne dönün”¹ ve “Ey inananlar yürekten tövbe ederek Allah’a dönün ki,Rabbiniz kötülüklerinizi örtsün”¹  ayetlerini imanın varlığına rağmen tevbe etmeyi emrettiğini ve bağışlayacağını bildirdiğini delil olarak göstermiştir.[i]

 “Kafirlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümit kesmez”¹ ayetini delil olarak alıp büyük günah işleyenin hakkı inkar etmediğini,küfrün manasındaki örtmek ve gizlemek filllerini yapmayıp Allah’ın rahmetinden ümit kesmediği için kafir deyip tekfir etmenin doğru olmayacağını savunmuştur.

   Keza Allah Teala,“Kötülükleri yapanlar ancak yaptıkları kötülük kadar cezalandırılırlar.”¹ “Kim kötülük getirirse,sadece onun dengiyle cezalandırılır”en’am-160“Herkese (yaptığının) karşılığı tam olarak verilir ve asla haksızlık edilmez”¹ v.b birçok ayette hiçbir kimseye zulmetmeyeceği,herkesin suçunun ancak cezasını göreceği garanti ve teminatını vermiştir.Hatta bazı günahları bağışlayacağını,onları taatler ile hükümsüz klacağını da haber vermiştir.¹

İmam Mâturudiye göre , günah işleyen kimselerin imandan çıkmadığı ve küfre girmediğinin delillerinden biri de bu kimselerin naslarda mü’min statüsünde bırakılmış olmalarıdır.

“Eğer inanlardan iki grup vuruşurlarsa,onların arasını düzeltin”² meâliyle başlayan  âyetlerde,öldürme günahını işleyen kimselere,”mü’minler”ve kardeşler olarak hitap edilmiştir.

“Onlar için bağışlanma dile” v.b gibi ayetlerde günahlarına karşılık bazı kimselerin bağışlanmasını dilemesi için h.z Peygambere izin verilmesi de günah işleyen kişinin mü’min olarak görüldüğünün başka örneğidir.Çünkü Allah ,kafirlerin bağışlanmaları için dua edilmesine müsaade etmemiştir.Günah işleyen mü’minler de küfre girmiş olsaydı onlar içinde böyle bir izin vermezdi.²¹

     Sonuç olarak İmam Mâturidi bir ayete dayanarak büyük günahlardan kaçanların küçük günahlarının bağışlanacağını hatırlatır bize.Onun Kur’andan örnekler verdiği delillerinde tövbe ile her türlü günahın ortadan kalkacağı şüphesizdir.Şirk ve küfür dışındaki büyük günahlar ise rahman ve rahim olan Allah’ın affına mazhar olmak,dünyada veya ahırette cezasını çekmek,samimi kulluk ve iyi davranışlarda bulunmak veya şefaate nail olmakla affedilebilir.Mâturudi dinin aslını bozup kafa karıştıracak her türlü düşünceye karşı durmuş ve yaşadığı karışık dönemlerde İslam’a büyük hizmette bulunmuştur.

Mü’minin imanı Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirmek,O’na gönülden teslim olmakla kuvvetlenir,kemale ulaşır.Fakat bunları yapmayanlara inkar etmediği müddetçe kafir demek doğru olmaz.

Konuyu Âl-I İmran suresinin 8.ayetini meal vererek bitirelim :”Rabbimiz,bizi doğru yola erdirdikten sonra,kalplerimizi eğriltme !katından bize rahmet bağışla !şüphesiz sen sonsuz bağışta bulunansın”

                                                                                                 Simurgm





 

¹ İbn Manzur ,cemalüddin Ebü’l-Fadl Beyrut 1955.”iman”Ш 22,26

² Bakara-285

³ Hucurat-15

Ebu’l –Muntehâ,Şerhu’l-Fıkhi’l Ekber,s.21

a.g.e s.110 ayrıca.dr. Ali sami en Neşşar,Neş’etu’l-Fikri’l Felsefi fil İslam s.371

Kehf-107

Şah Veliyullah ed-Dihlevî,Ahmed b.Abdurrahim,hüccetullahi’l –baliğa,Kahire,1355,1,58

⁸ Nisa-31

 ⁹Necm-32

 ¹⁰Maturudi,a.g.e,vr

¹¹ a.g.e,.1.s.421-422

¹² zemahşeri,keşşaf ,1.s.503 not.1.beyrut 1947

¹³ Nisa-14

¹⁴ zilzal-7

¹⁵ Nur-31

¹⁶ Tahrim-8

¹⁷ Kassas-84

¹⁸ Nahl-111

¹⁹ Maturudi,tevhid,s.328,329,Te’vilat,vr 409ᵇ,455ᵇ,464ᵇ,470ᵇ,491ᵇ

²⁰ Hucurat-9-10

²¹Maturudi,a,g,e  326,Te’vilat

 

Kaynakça

 

Kitabü’t Tevhid /İmam Mâturûdi

Mâturûdi’de büyük günah problemi/Adil Bebek

Mâturudi Kelam ekolleri çerçevesinde kelâmi hadislerin değerlendirilmesi /prof.dr Talat Sakallı

Ebû Mansur El Mâturudi mezhebinin arka planı/www.sönmezkutlu.net

Mâturudi ve Mâturûdilik/www.erdemyolu.com

Kelam ilminde büyük günah meselesi/Doç.Dr.Cihad Tunç

0 yorum:

Yorum Gönder