Ebû Mansur Muhammed b.Muhammed b.Mahmûd el Mâturudî es
Semerkandî (ö.333/944)Mâturudiye mezhebinin kurucusu ,müfessir ve
fakih.Yaşadığı dönem itibariyle Abbasiler’in otoritesinin zayıfladığı hilafete
bağlı Samanoğullarının Mâveraünnehir’e hakim olduğu zamanlarda yaşadığı
bilinmektedir.Kelam ilminde imam kabul edilen Mâturudi ,akideyi güçlendirmek ve
dini temel görüşleri müdafaa etmek için islam dışı akımlarla ve
havâric,mutezile,bâtınıyye gibi mezheplere karşı mücadeleler vermiştir.
Kelam ilminin doğuşunda etkili olan
ihtilaflardan biri ise büyük günah işleyenin durumudur.Hz.Osman’ın şehit eden
katillerin bulunmasının istenmesi Muaviye ile Hz.Ali’nin sıffin savaşında bu
yüzden karşı karşıya gelmesi ve tahkim olayının yaşanmasıyla.Haricilerin
başlattığı iman-amel ilişkisi ,büyük günah-iman ilişkisinde.Her büyük günah
işleyenin imanını kaybettiği ,ebedi cehennemde kalacağı görüşüyle ihtilaflar
başlamış oldu.Bu yazımızda büyük günah işleyen yani dinimizce suç sayılan bir
işi yapan bir kimsenin imanî durumunun imam Mâturûdî tarafından nasıl
yorumlandığını diğer bir deyişle Allah’ın birliğine inanmış bir Müslümanın
,büyük günah işlemiş olmasının onun
inancında bir değişmeyi gerektirip
gerektirmeyeceğini İmâm Mâturûdi gözünden incelemeye çalışacağız.Büyük günah
problemini daha iyi anlayabilimemiz için önce islamiyetin îmân anlayışını
ortaya koymak uygun olur.Çünkü büyük günah ile ilgili fikir aykırılıkları
îmânın amelle ,yani başlıca ibadetleri ve emirleri yerine getirmekle ilgisinin
farklı anlaşılmasından kaynaklanmıştır.
İman
Îmân kelimesi Emn ( امن ) kökünden
türemiştir.Dinin esasını teşkil eden ve sözlükte tasdik,itimad,huzur ve emin
kılma manasına gelen¹ iman yani bir şeyin doğruluğunu tasdik edip güvenme emin olmak anlamına gelir.Kur’ân-ı Kerim’de
aynı kökün şu ayetlerde kullanıldığını görürüz.
”Peygamber ve inananlar
Rabbinden ona indirilene inandı doğruladı…”²
“ İnananlar ancak
Allah’ı ve peygamberlerini doğrulamış tasdik etmiş,sonra da şüpheye düşmemiş
olanlardır”³
Mahiyetiyle ilgili bir
çok görüş olmasının sebebi amel ile olan münasebetinin farklı anlaşılmasından
kaynaklanır.Ebû Hanife’ye göre iman,ikrar ve tasdiktir,yani dil ile söylemek ve
kalb ile doğrulamaktır.Ebû Hanife ayrıca amelin imanın bir parçası olmadığını,imanın
aslı tasdik olduğuna göre imanın artıp eksilmesinin bahis konusu
olamayacağını,fazilet ve amel bakımından mü’minlerin birbirlerinden farklı
olduğunu,ancak inanışın kuvvetli veya zayıf olabileceğini ileri sürmüştür⁴
Mûtezile mezhebine göre
ise iman farz ve nafile olan bütün ibadetleri yerine getirmektir.
Harici ve
Mutezile imanın dil ile ikrar kalp ile tasdik kısmından sonra bir üçüncü şartı
ekleyerek ibadet işlemeyi de katmış oluyorlar.
Bu görüşe karşı
olanlar ise imanın kalp ile tasdik edilebilecek soyut bir kavram olduğunu
amelin ise organlarla işlenebilecek bir fiil olduğunu ,İnkar edilmedikçe
,ibadetleri işlememenin kişiyi dinden çıkarmayacağını söylemişlerdir.Bu duruma
Kur’an’dan örnek verecek olursak
.”İnanan ve
yararlı iş işleyenlerin konakları Firdevs cennetleridir” ⁶
buyurularak amel ve iman birbirine atfedilmiştir.Gramer kurallarında
birbirinden ayrı şeyler atfedilebilir.Demek ki iman ve amel farklı
şeylerdir.Ehl-i sünnetin görüşünde gerçek imanın artıp eksilmediğini,azlık
çokluk sayılabilen yapılan şeylerde olacağı için azlık çokluk ifade
edemeyeceğini.İmanın bir bütün olduğunu aslında değişiklik olmayıp itaat
etmekle kuvvetlenip,günahla zayıflayacağını düşünürler.
Günah
Türkçe sözlükte bu kelime ile ilgili şu
anlamlar ve örnekler yer alır :1.Dince suç sayılan iş :Bu anlamı “hırsızlık
yapmak dinimizce günahtır” şeklinde cümle içinde kullanabiliriz.2.Herkesin
vicdanını inciten iş :”Bu adama bu kadar eziyet etmek günahtır.”cümlesindeki
“günah” kelimesi bu anlamdadır.3.Sorumluluk: “Ben söyleyeyim de günah benden
gitsin” cümlesinde de sorumluluk anlamında kullanılmıştır.
Günah kelimesi dilimize aslen Farsça’dan( گناح
)geçmiştir.Dini eserlerde ise birinci anlamında yer alır.İmam Mâturûdi’ye göre
geniş anlamda günahın tarifini ise”İnsanın şeytana boyun eğmesinin bir sonucu
olarak ve onun isteğine uyarak işlemiş olduğu,dünya ve ahırette cezayı
gerektiren,toplum hayatına zarar veren,Allah’a itaatle bağdaşmayan herhangi bir
fiil”⁷ olarak yapabiliriz.Günah
kavramı Kur’an ve Sünnette şu lafızlarla ifade edilmiştir : اثم
, جرم,
حوب,
خطيئة, ذنب ,
سوء, شرك,
ضلالة,
طغىان,
عصىان
, فجور,
كفر,
نفاق..Kur’ân’da
ve sünnette geçen kelimeler dikkate alındığında şu ortak sonuçlara
ulaşabiliriz.
1-Günahı ifade eden
bütün kelimeler zarar verme,zarar görme ve bozma gibi kötülük unsurunu ihtivâ
etmektedir.
2-Hepsinde tecavüz ve
haddi aşma durumu vardır.
3-( اثم)
gibi bazı kelimeler aynı zamanda günahtan dolayı terettüp eden ceza
manasını da kapsamaktadır.
4-Günah kavramını ifade
eden bütün kelimeler ,aynı zamanda küfür manasında kullanılmışlarsa da küfür
bunların yerine kullanılmamıştır.Bu da küfrün bir günah fiil olmakla
beraber,diğerlerinden farklı bir özellik taşıdığını göstermektedir.
Küçük Günah –Büyük Günah
Kebîre kelimesinin çoğulu olan (كباءر
) kelimesi büyük günahlara delâlet eder ve ayetlerde de çoğunlukla bu
şekilde kullanılmıştır.Örnek verecek olursak “Eğer size yasaklanan (günahların)
büyüklerinden kaçınırsanız,sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir
yere koyarız”⁸
“Onlar ki küçük günahlar hariç,büyük günahlardan ve fuhuştan içtinap
ederler(sakınırlar).Muhakkak ki Rabbin mağfireti geniş olandır……..”⁹
Görülüyor ki,günahları büyük ve küçük olmak
üzere iki kısımda mütâla eden âlimler değil,Kur’ân-ı Kerîm’in ta
kendisidir.İmam Mâtûrûdî’ye göre ise küçük ve büyük günahları şöyle
tanımlayabiliriz.
Kur’an’da
“اللمم” kelimesi ile ifade edilen küçük günahlar. Bunlar Allah ve
Resûlü tarafından dünyada cezası ve ahirette
azabı bildirilmeyen tövbesiz affedilip affedilmeme açısından bakılacak olursa
şirk ve küfür dışında kalan günahlardır.¹⁰
İslam literatüründe “el kebîre” (çoğulu el
kebâir) ve “el Fâişe”(çoğulu el fevâfiş) kelimeleri ile ifade edilen büyük
günahlar.Bunlar dünyada cezası ,ahırette de azabı bildirilmiş olan ,hakkında
şiddetli nehy bulunan günahlardır..Buhâri
ve Müslim ‘de bulunan bir hadis-i Şerife
göre “Hz Peygamber şu yedi şeyden çekininiz demiştir: 1.Allah’a ortak koşmak 2.
Haksız yere Allah’ın haram kıldığı cana kıymak yani adam öldürmek.,3.Sihir,büyü
yapmak,4.Tefecilik etmek yani kat kat faiz almak.5.Yetim malını
yemek,6.Düşmanla yüzyüze gelindiğinde kaçmak,7.iffetli Mü’min kadınlara iftira
etmek.”Hz.Ebûbekir aracılığıyla rivayet edilen bir hadiste.Hz.Peygamber: Size
büyük günahların daha büyüğünden haber vereyim mi? :diye sormuş, yanındakilerin
“evet” demesi üzerine şunları saymıştır .”Allah’a ortak koşmak,ana ve babaya
kötü davranmak,yalan söylemek ve yalancı şâhitlik yapmak”¹¹ Hz Ali bunlara
hırsızlık ve zina etmeyi de eklemektedir.¹²Aslında tüm bu misaller gösteriyor
ki Allah’a ortak koşmak hariç ,ceza hukukundaki cürümler gibi toplum içindeki
kişilere yönelik suçlardır.
Büyük günah işleyenin durumu
Büyük günah meselesinin ilk çıkış noktasına
bakacak olursak.Hicretin 36.ve 37. Yılında yani miladi 656 ve 657 yıllarında
aramak gerekir.Hz Osman’ın haksız yere şehid edilmesinden Hz.Ali’nin hilafete
getirilmesinden ,cemel ve sıffin savaşlarından sonra çözülmesi güç bazı
problemler ortaya çıkmıştır.Çünkü o
zamana kadar hep Müslüman olmayanlarla savaşılmıştır.Halbuki cemel savaşında
iki tarafında Müslüman olması ve kılıç kılıca vuruşması bir tarafın liderinin
Hz Ali diğer tarafın liderlerinin Hz.Talha ve Zübeyr olup aşere-i mübeşşere’den
cennetle müjdelenen on kişiden olmaları birçok kan akıtılmış olması İki
Müslüman cemaat kılıç kılıca birbirleriyle karşılaşırlarsa,öldürülenlerle ölenlerin
durumu ne olacaktır?Büyük günah işlemekten dolayı cehenneme gitmeleri gerekmez
mi? Gibi sorular kafa karıştırmıştır.Henüz bu sorunun cevabı verilmeden sıffin
savaşında Hz Ali’ye tahkimin kabul ettiriiip oldu bittiye getirilmesi
haricilerin ilk aykırılık hareketini başlatarak tahkim yapanları büyük günah
işlemekle sorumlu tutmalarıyla ilk tartışmalar başlamıştır.
Bu olaylar üzerine Hariciler ameli imandan
bir cüz saydıkları için,Allah’ın yasakladığı “haksız yere öldürme fiilini”yapan
kişinin imanının gittiğini,tahkim yaparak “Hüküm verenlerin en iyisinin
Allah”olduğuna karşı geldiklerin kafir olup ebedi cehennemde kalacağını
savunarak ilk tartışmaları başlatmış ameli imandan bir cüz saydıkları ve ibadet
etmeyeni,büyük günah işleyeni kafir
kabul edip tekfir etmişlerdir.Havaric fırkalarının çoğu ,küfrün büyük günah
işlemekten ibaret olduğu görüşündedirler.Çünkü onlara göre,Allah büyük günah
işleyenleri kafirlere vereceği azap ile tehdit etmiştir.Küçük,büyük ayrımı
yapmaksızın her türlü günahın tevbe edilmediği taktirde cehennemde ebedi azap
görmeyi gerektirdiğini düşünürler.Şu ayeti delil olarak gösterirler”Kim de
Allah’a ve peygamberine isyan eder,(Allah’ın)sınırlarını çiğneyip geçerse,onu
da kalıcı olarak” ateşe koyar.onun için hor ve hakir edici azap vardır”¹³
Mutezile’ye göre bir
kimse büyük günahlardan birini işlerse mesela birini öldürürse imandan
bütünüyle çıkıp fısk mertebesinde olur.Zira iman ,amel ile birleşiminden
olur..Bu durumda kişi “menzile beynel menzileteyn” iki arada bir yerde olur.Eğer
tevbe etmeden ölürse cehennemliktir.
Mürcie’ler küfürle
birlikte tâat fayda vermediği gibi,isyan ve günahta imana zarar
vermez.Cebriyye,kullar küfür ve masiyetlerde mecbur kılınmıştır..
İmâm Mâturudi ise imanı
kalp ile tasdik ve dil ile ikrar diyerek tanımladığı için dini bir hüküm inkar
edilmediği ve Allah’a ortak koşulmadığı sürece
işlenen günahların imandan çıkarmayacağını haricilerin imanı olmasına rağmen kişinin ebedi
cehennemde kalacağı görüşüne itiraz olarak da.”Kim zerre kadar iyilik yaparsa
onun karşılığını görür”¹⁴
mealindeki ayeti delil göstermiştir.
Yine “Ey mü’minler mutluluğa ermeniz için
hepiniz tövbe ederek Allah’ın hükmüne dönün”¹⁵ ve “Ey inananlar yürekten tövbe ederek
Allah’a dönün ki,Rabbiniz kötülüklerinizi örtsün”¹⁶ ayetlerini imanın varlığına rağmen tevbe
etmeyi emrettiğini ve bağışlayacağını bildirdiğini delil olarak göstermiştir.[i]
“Kafirlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümit
kesmez”¹⁷ ayetini delil olarak
alıp büyük günah işleyenin hakkı inkar etmediğini,küfrün manasındaki örtmek ve
gizlemek filllerini yapmayıp Allah’ın rahmetinden ümit kesmediği için kafir
deyip tekfir etmenin doğru olmayacağını savunmuştur.
Keza Allah Teala,“Kötülükleri yapanlar ancak
yaptıkları kötülük kadar cezalandırılırlar.”¹⁷ “Kim kötülük getirirse,sadece onun
dengiyle cezalandırılır”en’am-160“Herkese (yaptığının) karşılığı tam olarak
verilir ve asla haksızlık edilmez”¹⁸
v.b birçok ayette hiçbir kimseye zulmetmeyeceği,herkesin suçunun ancak cezasını
göreceği garanti ve teminatını vermiştir.Hatta bazı günahları
bağışlayacağını,onları taatler ile hükümsüz klacağını da haber vermiştir.¹⁹
İmam Mâturudiye göre ,
günah işleyen kimselerin imandan çıkmadığı ve küfre girmediğinin delillerinden
biri de bu kimselerin naslarda mü’min statüsünde bırakılmış olmalarıdır.
“Eğer inanlardan iki
grup vuruşurlarsa,onların arasını düzeltin”²⁰
meâliyle başlayan âyetlerde,öldürme
günahını işleyen kimselere,”mü’minler”ve kardeşler olarak hitap edilmiştir.
“Onlar için bağışlanma
dile” v.b gibi ayetlerde günahlarına karşılık bazı kimselerin bağışlanmasını
dilemesi için h.z Peygambere izin verilmesi de günah işleyen kişinin mü’min
olarak görüldüğünün başka örneğidir.Çünkü Allah ,kafirlerin bağışlanmaları için
dua edilmesine müsaade etmemiştir.Günah işleyen mü’minler de küfre girmiş
olsaydı onlar içinde böyle bir izin vermezdi.²¹
Sonuç
olarak İmam Mâturidi bir ayete dayanarak büyük günahlardan kaçanların küçük
günahlarının bağışlanacağını hatırlatır bize.Onun Kur’andan örnekler verdiği
delillerinde tövbe ile her türlü günahın ortadan kalkacağı şüphesizdir.Şirk ve
küfür dışındaki büyük günahlar ise rahman ve rahim olan Allah’ın affına mazhar
olmak,dünyada veya ahırette cezasını çekmek,samimi kulluk ve iyi davranışlarda
bulunmak veya şefaate nail olmakla affedilebilir.Mâturudi dinin aslını bozup
kafa karıştıracak her türlü düşünceye karşı durmuş ve yaşadığı karışık
dönemlerde İslam’a büyük hizmette bulunmuştur.
Mü’minin imanı Allah’ın emir ve
yasaklarını yerine getirmek,O’na gönülden teslim olmakla kuvvetlenir,kemale
ulaşır.Fakat bunları yapmayanlara inkar etmediği müddetçe kafir demek doğru
olmaz.
Konuyu Âl-I İmran suresinin
8.ayetini meal vererek bitirelim :”Rabbimiz,bizi doğru yola erdirdikten
sonra,kalplerimizi eğriltme !katından bize rahmet bağışla !şüphesiz sen sonsuz
bağışta bulunansın”
¹
İbn Manzur ,cemalüddin Ebü’l-Fadl Beyrut 1955.”iman”Ш 22,26
² Bakara-285
³ Hucurat-15
⁴
Ebu’l –Muntehâ,Şerhu’l-Fıkhi’l Ekber,s.21
⁵a.g.e
s.110 ayrıca.dr. Ali sami en Neşşar,Neş’etu’l-Fikri’l Felsefi fil İslam s.371
⁶
Kehf-107
⁷ Şah Veliyullah ed-Dihlevî,Ahmed
b.Abdurrahim,hüccetullahi’l –baliğa,Kahire,1355,1,58
⁸ Nisa-31
⁹Necm-32
¹⁰Maturudi,a.g.e,vr
¹¹ a.g.e,.1.s.421-422
¹² zemahşeri,keşşaf ,1.s.503
not.1.beyrut 1947
¹³ Nisa-14
¹⁴ zilzal-7
¹⁵ Nur-31
¹⁶ Tahrim-8
¹⁷ Kassas-84
¹⁸ Nahl-111
¹⁹
Maturudi,tevhid,s.328,329,Te’vilat,vr 409ᵇ,455ᵇ,464ᵇ,470ᵇ,491ᵇ
²⁰ Hucurat-9-10
²¹Maturudi,a,g,e 326,Te’vilat
Kaynakça
Kitabü’t Tevhid /İmam Mâturûdi
Mâturûdi’de büyük günah problemi/Adil Bebek
Mâturudi Kelam ekolleri çerçevesinde kelâmi hadislerin
değerlendirilmesi /prof.dr Talat Sakallı
Ebû Mansur El Mâturudi mezhebinin arka planı/www.sönmezkutlu.net
Mâturudi ve Mâturûdilik/www.erdemyolu.com
Kelam ilminde büyük günah meselesi/Doç.Dr.Cihad Tunç
0 yorum:
Yorum Gönder